6 Mayıs 2015 Çarşamba

U'Cunda Mutluluk Var ~ devam

Lavanta kokusuyla uyandim. Yastığa nasil sinmiş kokusu anlatamam. Etrafta huzur verici bir sakinlik.. Camı açtığımda zeytin dalları denizin pariltisina karışırken, kuş sesleri de eşlik edince dedim tamam ya tamam! Öldün sen Yasemin! Öldün ve cennetesin :) Zaman kısıtlı olduğundan apar topar hazırlanıp indik kahvaltıya. Ayyy yine havuç reçeli :) Yemeye de kıyamıyorum ki :) Turuncu turuncu sürdüm kızarmış ekmeğe :) 

Kahvalti sonrasi biraz çarşı pazar dolanalım dedik.. Ayvalığın zeytinyağı meşhurdur ya biz de oranın en eski zeytincilerinden Has Ada ya uğrayıp aldık tenekelerimizi.. Zeytin ve yağları tadabiliyorsunuz.. 2 kg'lık teneke 32 TL. İster cam şişede, ister tenekede alabiliyorsunuz. Dilerseniz size kargoyla da gönderebiliyorlar. 

Sahilde biraz yürüdükten sonra yine Taş Kahve'ye uğradık. Birer Türk kahvesi, dondurma derken Cunda sahilinde sakin sakin oturmanın tadını çıkardık diyebilirim. 

Hava önceki güne göre biraz kapalı ama bizim keyif 10 numara 5 yıldız. Atladık arabaya şeytan sofrasına doğru yola koyulduk.. Şeytan sofrasına sarımsaklı yolundan gidiyorsunuz. Sağ tarafta Berk Otel tabelasını görüceksiniz buradan sapıp düz gittiğinizde tabiat harikası bu yere ulaşıyorsunuz. A bu arada yol üzerinde bir de böyle uçak var :)


Uçağın içerisi haliyle harap durumda. Nereden ve nasıl gelmiş bilemedik, bilgi alacağımız bir kişi de yoktu çevrede. Neyse, gelelim biz şeytan sofrasına :) Buraya çıkarken nedense beynimin içinde Barış abinin Halil İbrahim Sofrası şarkısı çalıyordu :) 

Çok uzun bir yokuş çıkmamakla beraber kendimizi dağın tepesinde bulduk. Buraya giriş ücretsiz, fiyatları da ortalama düzeyde.



Offff ne içilir arkadaş! Bırak sen beni burada :) Karnım zil çalıyo resmen. Bir Ayvalık tostu, duble patates, iki de bira istedik. Toplam 35 TL. Peki tamam.. Tost beklentimizin çok çok altındaydı maalesef.. Olsun yine de herşey harika :)

Mitolojik hikayesine göre Zeus'un süt annesi olan İda, Zeus'a zarar vermesin diye şeytanı kovar. 3 ayaklı olan şeytan da kaçarken bir ayağını burada bırakır. Ayak izi bir kafesle korumaya alınmış ve dilek kafesi halini almış. Şeytandan bile medet ummaya çalışan bizim akıllılar da buraya kurdela bağlamaya geliyorlar :))) Kırmızı kurdeladan başka birşey bağlamak yasak ilan edilmiş ( şeytan öyle istedi heralde :)) ) bu yüzden de kapı girişinde 25 kuruşa kırmızı kurdela satılıyor :) Maksat dilek gerçekleşsin :)) 

Neyse, şeytanın ayak izine kaç numaraymış ki diye baktıktan sonra, neredeyse akşam 6'ya kadar zaman geçirdik burada. Nasıl esiyor anlatamam. Sweatshirt yetmedi bir de yağmurluğu geçirdim üstüme. Zaten hava yağdı yağacak :) Burada muhabbete de manzaraya da doyum olmuyor ama akşama yer ayırttığımız yere gidip rakı balık yapma zamanı da yaklaşıyor.. 

Otele doğru yola koyulduk yine. Yolun yarısında bir uyku hali.. Açamıyorum gözümü hatta bırak gözümü açmayı bir kelime edicek halim yok :) Oysa sadece bir bira içmiştim?  Meğerse oksijen çarpmış beni :))) Odaya varınca 1 saat nasıl uyuyorum anlatamam :)

Akşam yemeğimizi Cunda Körfez Restaurantta yiyoruz. Mezeler, balık cidden çok lezzetli ama servis için aynı yorumu yapamıyorum. Tam mezeler geldi, rakı yağ gibi doldu kadehe, bir anda yağmur başladı. E açık alandayız. Tente??? Şemsiye??? Peki şal??? Nasıl yok!!!! Nasıl yani yapıcak birşey yok!!!! Gerilmeye başlıyoruz haliyle. Bir çok müşteri kalkıp gidiyor mekandan. Mekan sahibinin ve çalışanlarının da morali bozuluyor. Bizde kalksak mı diye konuşurken aramızda, sanırım paçanga böreğinin lezzetiyle bi an yağ diyorum. Yağ arkadaşım ben sen yağsan da bozmayacağım keyfimi :) Yağmur altında ıslanan mezelerle birlikte rakı keyfi gerçekten başkaymış :) Gelelim hesaba :) 5 meze, 3 ara sıcak, 1 salata, 2 porsiyon barbun, 35 lik rakı toplamda 190 TL ödedik. Kişi başı 95 TL'ye bu kadarını hiç yememiştim :) 

Bizim cilveliden yine sesler gelmeye başladı ve geceyi yine cilveli de sonlandırdık.

Devamı var.. Bitmedi Cunda :)

-Jass

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ara Ara Belki de Bulursun..